Arı ve Diğer Böcek Alerjileri

Arı ve Diğer Böcek Alerjileri

Alerjik reaksiyonların çok büyük bir kısmından sorumlu olan böcekler Hymenoptera (zar kanatlılar) takımında yer alan arılar ve karıncalardır. İnsanları sokan veya ısıran birçok böcek olmasına rağmen, dünyada ve ülkemizde, alerjik reaksiyonlar ve anafilaksi gelişmesine en sık arı türleri neden olmaktadır.  Arı sokmaları sık karşılaşılan bir durumdur, insanların %56-94’ü yaşamları boyunca en az bir kez arı sokmasına maruz kalmaktadırlar. Arı sokmaları sonrası gelişen sistemik alerjik reaksiyonlar (anafilaksi), yaşamı tehdit edebilen sonuçlara ve ölüme yol açabilmesi nedeniyle ciddi bir sağlık problemi olarak ele alınmalıdır.
Karıncalar, sivrisinekler, at sinekleri gibi diğer böceklerin ısırması sonrasında genellikle lokal küçük deri reaksiyonları görülmekte, bazen böcek tükürük salgısına karşı aşırı duyarlılık reaksiyonuna bağlı geniş, kaşıntılı şişlikler gelişebilmektedir. Bu böceklere bağlı alerjik reaksiyonların çok nadir olarak ciddi boyutlara (anafilaksi) ulaştığı bilinmektedir. Ancak karıncaların belli türlerinin (fire ant/ateş karıncası gibi) endemik bulunduğu ülke ve bölgelerde, karınca sokmasına bağlı alerjik reaksiyonlar daha sık görülmekte, bazen de anafilaksi şeklinde bildirilmektedir.

ARI ALERJİSİ

Arı alerjisi, klasik IgEaracılıklı (Tip I aşırı duyarlılık reaksiyonu) alerjik hastalıklardan biridir. M.Ö. 26. yüzyılda Mısır kralı Menes’in bir yabani arı tarafından başparmağından sokulması sonucu ölümü, hiyerogliflerde kayıtlara geçmiş olan ve arı alerjisi sonucu tarihte bilinen ilk ölüm olayıdır. Arı sokmaları sonucu gelişen anafilaksiye bağlı ölüm olgularının sayıları ülkelere ve yıllara göre değişmekle birlikte, çeşitli ülkelerde 1 yılda ve bir milyon nüfus başına bildirilen ölüm olgusu sayılarının 0,09-0,45 arasında olduğu bildirilmektedir. Ancak arı sokmalarına bağlı anafilaksi sonucu görülen ölümlerin tanımlanmasında bazı zorluklar, yanlış ve eksik tanımlamalar bulunması nedeniyle gerçek ölüm oranlarının bildirilen rakamlardan daha yüksek olabileceği düşünülmekte; özellikle ani ve açıklanamayan ölüm olgularının bir kısmının arı alerjisine bağlı olabileceği belirtilmektedir.
Arılar, Insecta (böcekler) sınıfının Hymenoptera (zarkanatlılar) takımı içinde yer alan sokan böceklerdendir. Hymenoptera takımı içinde; bal arıları (Apidae), yaban arıları (Vespidae) ve karınca (Formicidae) familyaları yer alır. Ayrıca Amerika Birleşik Devletleri (ABD) ve Avrupa ülkeleri arasında yaban arıları (Vespula, Vespa ve Polistes türleri) için kullanılan isimlerde bazı farklılıklar görülmektedir.
Arılar dünya üzerinde geniş bir coğrafyada ve değişik iklim kuşaklarında yaygın olarak yaşamaktadır, değişik arı türlerinin coğrafik dağılımları ve karakter özellikleri farklıdır. Avrupa ülkelerinde arı alerjilerinin sıklıkla bal arısı (Apismellifera-honeybee) yaban arılarından Vespula spp. (V.germanica, V.vulgaris) (yaban arısı/eşek arısı) ve akdeniz ülkelerinde ek olarak Polistes spp. (P.gallicus, P.dominula) (yaban arısı/sarıca arı) türü arıların sokmaları sonucu görüldüğü bildirilmektedir.
Türkiye’de arı sokmaları en çok bal arıları ve yaban arılarından Vespulaspp, daha az oranda da Polistesspp. (paperwasp/sarıca arı) türleri ile görülmektedir.
Bal arıları, sarı kahverengi çizgileri olan kısa tüylü arılardır. Yuvasını toprak ya da toprağa yakın ağaç kovuklarında yapar. Bal arıları rahatsız edilmezlerse genellikle sokmazlar. Arının iğnesi ve venom kesesi sokulan kişinin derisi içinde kalır, venom kesesi kasılarak zehir boşalır. Kancalı olan arı iğnesi deriden çıkarılmazsa zehir akmaya devam eder. İğnesi ve venom kesesini kaybeden bal arısı ölür. Tüm arı alerjilerinin en az yarısı bal arı sokmaları ile gelişir. İri tüylü arı (bumblebee) ise nadir olarak alerjik reaksiyonlara yol açmaktadır.
Yaban arılarından Vespula türleri (V.germanica; commonwasp-europeanwasp, V.vulgaris; yellowjacket)  saldırgandır, rahatsız edilmeden de sokabilirler, ok gibi fırlayan karakteristik bir uçuş özelliğine sahiplerdir. Kovanlarını ağaç, çalılık, kütükler ve toprak oyuklarına yaparlar. Özellikle bahçe işleri ile uğraşan ve piknik yapan kişiler sıkça karşılaşabilirler. Polistes türleri (paperwasp/sarıca arı) ise çok saldırgan değillerdir. Genellikle saçak veya kiriş altlarına veya çalılara asılı yuvalar yaparlar. Dolicovespula türleri (yellowhornet ve whitefacedhornet) ise ağaçlarda, çatılarda asılı yuvalar yaparlar, titreşime duyarlıdırlar ve genellikle rahatsız edildiklerinde sokarlar. Genel olarak yaban arıları bal arılarının aksine birden çok kez sokabilir ve alerjik reaksiyonlara yol açabilirler.
 

Arı sokmaları sonrasında görülen reaksiyonlar

Lokal (Küçük Lokal veya Normal) Reaksiyon:

Arı sokmaları sonrası en sık görülen reaksiyonlardır (% 96-98). Arı alerjisi olmayan normal kişilerde arının soktuğu yerde ortaya çıkar, IgEaracılıklı (tip I aşırı duyarlılık reaksiyonu) değildir. Lokal reaksiyon; arı sokmasını takiben derinin sokulan bölgesinde lokal ağrı, eritem ve şişlik ile karakterize reaksiyondur. Ortasında 2 cm’yi bulabilen lokal kabartı çevresinde birkaç cm çapında şişlik bulunur, bazen kaşıntı olabilir.

Geniş Lokal Reaksiyon:

Arı sokmaları sonrası 2. en sık görülen reaksiyonlardır (% 0,9-3). Arının soktuğu bölgedeki şişlik ve kızarıklığın 8 cm veya daha büyük boyutta olması ile karakterizedir. Genellikle 24-48 saat sonra şişlik ve kızarıklık en yüksek düzeye ulaşır, düzelmesi 1 hafta 10 güne kadar uzayabilir. Bazen bütün bir kol veya bacağı tutabilir, reaksiyon ağır ise bitkinlik ve bulantı ile birlikte olabilir. Bireyin boyun bölgesinden sokulması durumunda gelişen geniş lokal reaksiyonlarda üst solunum yolunda tıkanma tehlikesi ve buna yönelik ek tıbbi tedavi gerekli olabilir.
Tedavi; soğuk kompres, ekstremitenin yüksekte tutulması, ağrı kesici ilaçlar, oral antihistaminik, gerekli olursa kısa süreli kortikosteroid verilebilir. Geniş lokal reaksiyon görülen olguların (özellikle arı alerjenler ile yapılan deri testleri pozitif bulunan olguların) %5-10’unda daha sonraki arı sokmalarında anafilaksi gelişme riskinin bulunduğu bildirilmektedir. Bu nedenlerle geniş lokal reaksiyon görülen olguların bir allerjist tarafından değerlendirilmeleri uygun olacaktır.

Arı sokmasına bağlı reaksiyonlarda tanı: 

1) Anamnez
2) Fizik muayene
3) Deri testleri (arı venom alerjenleri ile)
4) Serum spesifikIgE (arı venom alerjenleri ile) başlıklarından oluşur.
Öykü alınırken daha önceki arı sokmaları, arı türleri, gelişen reaksiyonların özelliklerini saptamaya çalışmak çok önemlidir. Arı türünü belirlemek için önemli ayırt edici özellik böceğin rengi ve sokulan yerde iğne bulunmasıdır. Bal arıları çoğunlukla iğnelerini kaybederken, yaban arıları iğnelerini bırakmazlar. Arının türünü tanımlamak için arı resimleri yardımcı olabilir. Anafilaksiye neden olan arı türü bilinmiyorsa klinik pratikte kullanılan arı venom alerjenleri ile deri testleri ve spesifikIgE tayini yol gösterici olabilir. Bu amaçla rutin olarak serumda çeşitli arı türleri alerjenleri için spesifikIgE antikorları tayini ve çeşitli arı alerjenleri ile deri testleri (epidermalprick test ve intradermal test) uygulanmaktadır. Provakasyon testi ve bazofillerden histamin salınım testleri ise araştırma amaçlı testlerdir.
Deri testleri ve spesifikIgE testleri ile bireyin hangi arı türüne karşı alerjik duyarlılığı bulunduğu saptanmakta ve immünoterapi uygulanması gerekli ise hangi arı türlerine (bal arısı veya vespula spp.) ait alerjenlerin kullanılması gerektiği belirlenmektedir. 

Sonraki arı sokmalarında anafilaksi ataklarını önleme: 

Arı sokmalarına bağlı anafilaksi, hafif sistemik alerjik reaksiyon (ürtiker, anjioödem, vb. deri bulguları), geniş lokal reaksiyon, toksik reaksiyon geçirme öyküsü olan olgular bir allerjist tarafından değerlendirilmelidir. Arı sokmasına bağlı anafilaksi, izole deri reaksiyonu (ürtiker, anjioödem, vb. deri bulguları) tariflenen olgular immünoterapi tedavisi başlanma endikasyonları yönünden değerlendirilmelidir.
1-Hasta eğitimi: Hastaya arı sokmalarından korunma ve sağlık kuruluşları dışında acil durumlarda ilk tedavi konusunda eğitim verilmelidir. Epinefrin (adrenalin) oto enjektörü reçete edilmeli, ilk tedavi amacıyla bireylerce yanlarında taşınmalı, kullanma eğitimi verilmeli, gerekli acil durumlarda kendi kendine epinefrin yapılabilmesi öğretilmelidir. Bireye özgü “anafilaksi hareket planı” hazırlanmalıdır. Hastaya arı sokmasına bağlı anafilaksi riski taşıdığına dair kart, kolye, bileklik taşıması önerilmelidir.
2-Arı sokmalarından korunma: Arı ile karşılaşma olasılığını azaltacak bir takım önlemlere dikkat edilmelidir. Bu amaçla bahçe işleri ve çim biçme işlerinden kaçınılmalı, bahçe işlerinde eldiven, uzun çorap, ayakkabı giyilmelidir. Çimenlerde yalınayak yürünmemelidir. Çalılıklar, hendekler, balkonlar, terk edilmiş evler ve eski tavan aralarında çalışmaktan kaçınılmalıdır. Arı kovanlarından ve çiçek topluluklarından uzak durulmalıdır. Bu yerlerde genellikle çokça bal arısı bulunur. Ev çevresindeki arı yuva ve kovanlarının kaldırılması gereklidir. Parlak, açık renkli, çiçekli giysilerden kaçınılması gerekir. Beyaz, yeşil ve kahverengi renkler arıları daha az çeker. Açıkta çöp, gıda, şekerli gıda ve içeceklerin bulundurulmaması gerekir. Çok sulu meyveler, çöp kutuları ve çöp yığınları yaban arılarını çeker. Piknik yaparken dikkatli olunmalıdır, tatlılar ve pastalar, salam, sosis gibi soğuk etler, bira ve diğer besinler yaban arılarını çeker, açıkta meşrubat bırakılması halinde yaban arıları bunların içine girebilir. Parfümler, kokulu deodorantlar, losyonları, saç kremleri ve güneş kremleri kullanımı arıları çeker. Sıcak havada zorlu fiziksel aktivitelerden kaçınılmalıdır, terlemek bal arıları ve yaban arılarını çekebilir. Arı bir bireye yaklaştığında; sakin olunmalı, ani hareketlerden kaçınılmalıdır, çoğu arı kendiliğinden sokmaz ve rahatsız edilmedikçe bir süre sonra uzaklaşır. Bir bal arısını veya yaban arısını asla yuvasının yakınında öldürmemelidir, arılar kendilerini tehlikede hissedince diğer arıları oraya çekip sokmaya teşvik eden uçucu maddeler salgılarlar.
3-Tıbbi tedavi: Epinefrin oto enjektörleri sağlık kuruluşları dışında gelişebilecek bir anafilaksi durumunda ilk tedavi amacıyla bireylerce yanlarında taşınmalı, bireylere kullanma eğitimi verilmeli, kendi kendine epinefrin yapılabilmeleri öğretilmelidir
4-İmmünoterapi (desensitizasyon): 
Arı venom alerjenleri ile immünoterapi, immünoterapinin en etkili sonuç verdiği alandır. Arı venom alerjenleri ile deri testleri veya serumda spesifikIgE pozitif bulunan çocuk ve yetişkinlerde, hayatı tehdit eden ciddi alerjik reaksiyon (anafilaksi) varlığında, arı venom alerjenleri ile immünoterapi (desensitizasyon), koruyuculuğu oldukça yüksek, etkili bir tedavi yöntemidir. Bu nedenle hayatı tehdit eden bir anafilaktik reaksiyon, arı venomimmünoterapisi için mutlak bir endikasyondur.
Arı venom alerjenleri ile immünoterapi (desensitizasyon), alerji uzmanları tarafından hastanın ayrıntılı olarak klinik değerlendirme ve laboratuar testleri ile değerlendirilmesi sonrasında uygun endikasyonlarda başlanması gereken bir tedavidir. Bu tedavinin amacı bal arısı veya yaban arıları venomlarına karşı tolerans geliştirmektir. Öykü de dikkate alınarak deri testleri ve spesifikIgE testleri ile bireyin hangi arı venom alerjenlerine (bal arısı veya vespula spp.) duyarlılığı bulunduğu saptanmakta immünoterapide aynı arı türlerine ait alerjenler kullanılmaktadır.

Bal arıları, Vespula cinsinden çeşitli yaban arısı venomları ve karıncaların bazı türleri (ateş karıncaları) için immünoterapi en az 3-5 yıl süre ile uygulanmaktadır.İmmünoterapi sonucu elde edilen korunma çocuklarda %98’e varan oranlarda, erişkinlerde ise %80-90’a varan oranlarda bildirilmektedir.

 

Bir yanıt yazın